"GLOKOM SİZE GELMEDEN SİZ ONA GİDİN!"

Belirti vermeyen sinsi bir hastalık olup erken teşhis ve tedavi edilmediği takdirde sonucu görme kaybına kadar varabilen bir hastalıktır. Bu sebeple her yıl düzenli göz muayenesi olarak göz tansiyonu kontrol edilmelidir.

Glokom, görme siniri hasarının oluştuğu bir dizi durum için kullanılan bir terimdir. Bu hasarın karakteristik özellikleri ve görme üzerine etkileri vardır. Bu hasarın başta gelen nedeni göz içindeki basıncın yüksekliğidir, ancak görme sinirinin dolaşımının bozulduğu, doku zaafiyeti veya yapısal bozuklukların görüldüğü durumlarda görme siniri basınca daha duyarlı hale gelebilir ve basınç yükselmeksizin de hasar gelişebilir.

Glokom (Göz Tansiyonu) nedir?

Glokom, sıklıkla göz içi basıncının yükselmesi ve buna bağlı olarak görme sinirinin hasara uğramasıdır. Göz içinde sürekli bulunan ve bazı kanallarla dışarı atılan göz sıvısı vardır. Bu sıvı; göz merceği ve saydam tabakanın beslenmesini sağlar. Bu üretilen sıvı dışarı atılamadığında göz içi basıncı artar ve görme siniri hücreleri hasara uğrar. Bu döngü sonucunda kalıcı görme kaybı ortaya çıkar. Az sayıda olguda ise; göziçi basıncı yükselmeksizin, görme sinirinin direnci düşer ve benzer görme siniri hasarı oluşur.

Glokomun sebepleri

Göz içine berrak göz sıvısı salgılanır ve daha sonra göz dışına emilir. Deponun çıkışı tıkanırsa su depoda birikir ve basınç artar.

Glokomun belirtileri

  • Sabahları belirginleşen baş ağrılar,
  • Zaman zaman bulanık görme,
  • Geceleri ışıkların etrafında ışıklı halkalar görülmesi,
  • Televizyon izlerken göz etrafında ağrı

Glokom çeşitleri

Açık açılı glokom: En sık görülen glokom tipidir. Toplumun yaklaşık %1'inde ve daha çok 40 yaşın üzerinde görülür. Erken dönemde hiç bir belirti vermez. Göz içi basıncı yavaşça yükseldiği için belirtiler yavaş bir şekilde başlar, kornea başlangıçta bulanmaz, ağrı hissedilmez. Görme yavaş yavaş kaybedildiği için geç dönemlere kadar hasta bunun farkına varmayabilir. Görme kaybının farkına varıldığı zaman da hasar kalıcı hale gelmiştir.

Açık açılı glokomda, gözün drenaj bölgesi olan trabeküler ağda henüz tam çözemediğimiz bir direnç oluşturmaktadır. Bu, kronik bir hastalıktır. Kalıtsal olma ihtimali vardır. Günümüzde kesin tedavisi yoktur, fakat eldeki imkanlarla hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir ya da durdurulabilir. İlaçların ömür boyu kullanılması gerekebilir.

Normal basınçlı glokom: Düşük basınçlı glokom olarak da bilinir. Normal GİB'na rağmen görme alanı kaybı ve görme siniri hasarı vardır. Bu kişilerde görme sinirinde bir dolaşım bozukluğu söz konusu olduğu için GİB'nın daha aşağılara çekilmesi gerekir.

Bir de bu durumun tam tersi vardır. GİB yüksek olmasına rağmen görme alanı kaybı ve görme siniri hasarı görülmez. Buna da göz hipertansiyonu denir ve tedavi gerektirmez. Ancak ileride glokoma dönüşebileceği için takip gerekir.

Açı kapanması glokomu

Kalıtsal olabilir ve aynı ailenin farklı bireylerinde aynı anda görülebilir. Asyalılarda ve hipermetroplarda daha sıktır. Bu kişilerde ön kamara normal kişilere göre daha sığdır. Kornea ve iris arasında trabeküler ağın bulunduğu açı dardır. Yaşlandıkça da lensin büyümesine bağlı olarak bu açı daha da daralır ve GİB yükselir.

Açı tamamen kapandığında ise akut glokom meydana gelir.

Akut glokomda GİB aniden yükselir. Hasta çok ağrı hisseder, hatta bulantı ve kusma olabilir. Göz kızarır, kornea bulanıklaşır. Hasta ışık çevresinde haleler görür ve görme azalır. Bu, acil bir durumdur. Tedavi geciktirilirse görüş kaybedilir. Trabeküler ağ sıkarlaşarak hastalık kronik hale geçebilir ve bu durumun tedavisi daha da zordur.

Pigmenter glokom

Bir açık açılı glokom şeklidir. Erkeklerde daha sık görülür. Genellikle 20-30 yaşlarında başlar. Miyoplarda daha sıktır. Bu kişilerde iris lense yakın olup hareketi esnasında göze renk veren pigment aköze dökülür ve trabeküler ağı tıkar. Böylece GİB yükselir.

Eksfoliasyon sendromu

İleri yaşlarda bazı kişilerde lens üzerinde saç kepeği gibi bir materyal birikir. İrisin hareketiyle bu materyal yerinden ayrılarak pigmentle birlikte drenaj kanallarını tıkar.

Neovasküler glokom

Çok ağır bir glokom şeklidir. Gözün sinir tabakasında şeker hastalığına bağlı tutulum, damar tıkanıklığı veya herhangi bir şekilde beslenmesini engelleyen bir durum olduğunda iriste anormal damarlar gelişir ve bunlar ilerleyerek açıyı örterler.

Yaralanma sonrası oluşan glokom

Göze darbe alınması, kimyasal yanıklar veya delici yaralanmalar akut veya kronik glokoma yol açabilir. Sebebi genellikle drenaj sisteminin bozulmasıyla ilgilidir. Bu nedenle göz yaralanması geçiren kişilerin belli aralıklarla kontrolden geçmesi gerekir.

Konjenital glokom

Doğuştan itibaren vardır. Birkaç ay içinde gözde belirgin bir büyüme, sulanma ve bulanıklaşma ile kendini belli eder. Erken cerrahi tedavi yapılmazsa körlükle sonlanır.

Çocuklarda görülen glokom

Bebeklerde görülen göz tansiyonudur. Bu hastalığı da ikiye ayırabiliriz: Bir doğuştan göz tansiyonlu bebek, ki bu bebeklerin doğduğunun ilk günü iri gözleri vardır ve gözlerinin renkli kısımları kocamandır. Saydam tabakanın su toplamasından dolayı; gözleri gri olarak gözükür. Işıktan rahatsız olur, şiddetli yaşarmaları olur. Bir de doğduktan sonraki zaman içerisinde bu hastalığa yakalananlar vardır. Bebekler anne karnındayken, (gözün içerisinde su imal edilmeye başlandığı dönemlerde), gözün sıvı çıkan filtre sistemi bir zarla kapalıdır. O zarın üzerinde doğuma doğru delikçikler oluşur. O delikçiklerden sıvı, dışarı çıkmaya başlar. Bebek anne karnında gelişimini tamamlarken, gözün sıvı çıkan filtre sistemi yeterince gelişmeyebilir ve göz tansiyonu teşekkül eder. En sık rastlananı doğuştan olandır. Bunların içinde de en tehlikeli grup gözünün rengi grimsi olmayıp, göz tansiyonu çok yüksek olmayıp da sadece gözleri iri olan bebeklerdir. Çünkü bu bebeklere teşhis geç konur. Bunun için ailelerin gözleri iri olan, ışığa bakamayan ve şiddetli yaşarmaları olan çocuklarını, mutlaka bir göz doktoruna götürmeleri gerekir. Bebeklerde görülen göz tansiyonu hastalığının tedavisi, gözün sıvı çıkış kanalları gelişmediği için, ameliyattır. Bebeklerin göz tansiyonunun tedavisi güçtür. Onun için ne kadar erken teşhis edilirse o kadar iyi.

Glokom riskini artıran faktörler nelerdir?

  • 35 yaşının üzerinde olması,
  • Ailede glokom öyküsünün olması (genetik yatkınlık)
  • Sigara kullanılması,
  • Şeker hastalığının olması,
  • Şiddetli kansızlık veya şok geçirmiş olması,
  • Yüksek-düşük sistemik kan basıncı (vücut tansiyonu),
  • Yüksek Miyopi,
  • Yüksek Hipermetropi,
  • Migren,
  • Uzun süreli kortizon tedavisinin alınması,
  • Göz yaralanması geçirilmiş olması,
  • Zenci ırkından olması,

Bu özelliklere sahip kişilerde glokom hastalığının ortaya çıkma riski normalden daha yüksek olduğu için bu kişilerin görme sinirindeki hasarın erken tespiti amacıyla düzenli olarak göz muayenelerini yaptırmaları uygun olur.

Glokom hastalığı nasıl teşhis edilir?

  • Glokomun en iyi tespit yöntemi düzenli göz muayenelerine gitmektir.
  • Göziçi basıncının ölçülmesi
  • Optik sinir hasarının değerlendirilmesi
  • Görme alanı testi
  • Gözün drenaj açısından incelenmesi (Gonyoskopi)

Göz tansiyonu teşhisi koymak çok kolay değildir. Çünkü herkes için normal olan bir göz tansiyonu değeri yok. İki kişinin göz tansiyon seviyesi aynıdır. Ama birinin görme siniri o tansiyona dayanırken, diğerinin ki dayanamıyordur. Çok uzun yıllar glokom hastalığının; göz tansiyonunun 22 mm/cıvanın üstünde olması halinde gerçekleştiği düşünülüyordu. Sonra 22 mm/civanın altında olup, görme siniri hasara uğrayan hastaların olduğu saptandı. Buradan yola çıkarak glokom hastalığı için basıncın yükselmesinin şart olmadığı, bazı olgularda basınç yükselmeksizin, görme sinirinin direncinin düşmesiyle de hasarın oluşabileceği görüldü. Bu ikinci gruba ‘normal basınçlı glokom’ adı verildi. Glokom hastalarının dörtte birinde oluşan bu durum; en çok dolaşım sisteminde problem yaşayan hastalarda görülüyor. Mesela koroner kalp hastalarının bir grubunda, migreni bulunanlarda, elleri soğuk olanlarda ve uykuda geçici nefes durmaları yaşayanlarda (Uyku apne sendromu) daha sık görülür. Bunun dışında göziçi basıncı 22mm/civa’nın üzerinde olup normal olan nadir olgular da vardır.
Glokom teşhisinde esas nokta, buradan da anlaşıldığı gibi göz tansiyonunun kaç olduğundan ziyade görme sinirinin o basınca dayanıp dayanamadığıdır. Dolayısıyla teşhiste görme sinirinin hasarını belirlemek önemlidir. Burada da en önemli nokta görme sinirindeki hasarın belirlenebilen en erken dönemde saptanmasıdır.

Glokom teşhisinde kullanılan yöntemler

Göz tansiyonunun takibinde ve görme sinirinde hasar oluşup oluşmadığının belirlenmesinde ileri teknoloji ürünü tetkik cihazları kullanılmaktadır. Bu cihazların verilerini yorumlayan Glokom uzmanı hekimlerimiz hastanın tedavisini planlarlar. Bunlar; görme sinirindeki hasardan dolayı görme kaybının miktarını gösteren görme alanı, görme siniri ve sinir lifi analizi yapan OCT (optik sinir tomografisi), HRT (sinir lifi analizi) cihazlarıdır ve glokomun teşhis ve tedavisinin planlamasında büyük önem taşırlar.

Glokomun tedavisi nasıl yapılır?

Glokomun tedavisinde başlıca üç yol mevcuttur.

  • İlaç tedavisi
  • Cerrahi tedavi
  • Laser tedavisi

İlaç tedavisi

Öncelikle hastanın göz tansiyonunu, ya gözdeki sıvının üretimini kısarak ya da çıkışını arttırarak düşürürsünüz. İkisi için de ilaçlar var. Bu ilaçlar, her gün belirli aralıklarla alınan ve de hayat boyu kullanılan ilaçlardır. İlaç tedavisine rağmen hastanın, göz tansiyonu düşmüyor ve görme alanı daralıyorsa; uygulanacak tedavi yöntemi ameliyattır.Olgular bunun için çeşitli yöntemler uygulamaktadır. Muhtemelen en iyi yollardan biri, bir aynanın karşısına oturmak ve alt göz kapağını aşağıya doğru çekerek, göz ile kapak arasındaki boşluğa bir damla koymaktır. Daha sonra kapaklar bir dakika süre ile kapatılmalıdır. Bunun nedeni göz pınarına giden ve oradan genel dolaşıma geçecek olan damla miktarını azaltmaktır. Buna ilave olarak, parmakla iç kapak bileşkesinin iç tarafındaki gözyaşı yolları üzerine basarak uygulanan damlanın kan konsantrasyonu düşürülebilir. Bunun etkin olarak yapılabilmesi için tam olarak nereye basmak gerektiği göz doktoruna sorulmalıdır.

Cerrahi Tedavi

Ameliyatla, gözün beyaz kısmında bir tane delik açıyorsunuz. Dışardan görünmeyecek kadar küçük olan bu delikle, gözün içerisindeki fazla sıvıyı, oradan tahliye ediyorsunuz.

Ameliyat olan hastalarda ise çoğunlukla tedavileri kesilmekle birlikte, bu tüm hastalarda mümkün olmamaktadır. Glokom hastalarının belirli aralıklarla göz tansiyonlarının ölçülmesi, görme sinirlerinin değerlendirilmesi ve görme alanlarının incelenmesi gerekir. Belirli aralıklarla, olguların bir kısmında, özellikle başlangıç dönemindekilerde sinir lifi kalınlık ölçümleri ve görme siniri tomografisi yapılmalıdır. Göz tansiyonu tedavisinde herhangi bir özel gıda veya vitaminin yararlı olduğuna dair kanıt elde edilmemiştir.

Laser tedavisi

Göz tansiyonu tedavisinde laser ışını çeşitli amaçlarla kullanılabilir. İlk olarak; akut glokom krizi tedavisinde ve diğer gözün krize girmesinin engellenmesinde kullanılır. Gecikmeden uygulandığında bu yöntem çok başarılıdır. İkinci olarak kronik glokom olgularında, göz içinde yapılan sıvının dışa çıkışını kolaylaştırmak için, süzgeç benzeri dışakım kanallarına uygulanır. Ancak bu yöntemin etkinliği (laser trabekuloplasti) kişiden kişiye değişir. Çoğunlukla hasta damlalarını kullanmaya devam etmekle birlikte sayı ve sıklıkları azaltılabilir. Laser tedavisi ile yeterli basınç düşüşü sağlanamazsa cerrahi tedavi gerekebilir. Laserin göz tansiyonu tedavisindeki bir diğer kullanım alanı ise transskleral diyot laser koagulasyondur. Bu yöntemde gözün dış kısmındaki, renkli kısmın çevresindeki beyaz bölgeye laser uygulanır. Amaç, bu kısmın iç tarafında bulunan ve göz suyunu salgılayan siliyer cismin tahrip edilerek göz suyu üretiminin azaltılmasıdır. Özellikle zor olgular olarak bilinen; mükerrer ameliyat geçirmiş, doğuştan glokomlarda, vitreoretinal cerrahi ve göz nakli yapılmış olgularda, görmesini yitirmiş ağrılı gözlerde uygulanır.

Oküler Hipertansiyon

Bazı gözlerde ortalama değerlerin üstünde göziçi basıncı saptanabilir ancak görme alanında hasar saptanmaz. Diğer bir deyişle görme sinirleri normaldir. Bu olgularda göz içi basıncı yeterli derecede yükselmediği sürece tedavi gerekli değildir ancak sıkı bir şekilde takip edilmeleri gerekir.

ÖZEL İNCİ GÖZ HASTANESİ